fiko

Haftanın Konusu

Yeni konumuz "Hayır, hayır, hayır... Kime söylüyorum ki şarkıyı?'. Bu kez her şey çok basit: ya evet diyeceksiniz, ya hayır...

2 Kasım 2015 Pazartesi

Keşkeli İyi ki


Tecrübe diye kabul edilen kavramın, hayattaki seçimler ve seçilmeler bütünü olduğuna inandım hep. Bürokratik veya kurallı işler için gerekli olan olaylarda tecrübenin önemini kabul etsem de; yaşamın özüne dair olaylarda tecrübeden faydalanmayı anlamlı bulmadım. Bahsettiğim elbette ki, içinde bulunulan zor durumun bir benzerini yaşamış birinin, bu durumun geçici olduğunu belirtmesi gibi bir şey değil. O benzer zor durumun nasıl atlatılacağına, ne yapılması gerektiğine ilişkin verilen tavsiyelerin doğruluğu ve geçerliliği konusunda olumsuz önyargıya sahibim. Nasıl ki iki olayın, birbirinin aynısı olması mümkün değilse; aynı olma ihtimalinde dahi taraflar farklı olduğu sürece verilecek tavsiyenin geçerliliği de anlamsız olacaktır. Genel ahlak denilen olgu, insanları, olaylara benzer tepki verme hususunda eğitmiş (aslında köreltmiş) olsa da; bireylerin farklılığı konunun özünde farklılık yaratacağı için tecrübeli olduğu iddia edilen kişinin vereceği tavsiye pek geçerlilik taşımayacaktır.

Günlük veya olağan olaylar dışında, kelime anlamıyla, seçmenin de seçilmenin de özü ego tatmini. Bir şeyin seçicisi olduğunuzda, onun geleceğinin şekillenmesinin tamamen dudağınızdan çıkacak lafa bakması, farkında olmasanız da içinizde müthiş bir özgüven patlamasına sebep oluyor. Yapacağınız seçim, sizin hayatınızı olumsuz yönde etkilese dahi, seçimi yapmış olmanın verdiği haz, etraflıca düşünüldüğünde müthiş tatmin edici bir duygu. Seçilmenin yaşattığı haz ise daha farklı ama; bir o kadar da yoğun. Seçmenin yaşattığı haz, çoğu zaman farkındalık oluşmadığı için anlaşılamaz olsa da; olumlu bir sonuç için seçilmiş olmanın yaşattığı haz, her zaman hissedilen yoğun bir gurur havuzu. Çoğunlukla, seçilmiş olmanın verdiği mutluluk duygusu, her zaman ulaşılmak istenen olsa da; bir durumun varlığını etkileyecek bir seçim yapma hissi, benim gözümde çok daha değerli ve çok daha arzu dolu.

Yaptığımız seçimlerin, sonuç odaklı olarak hep bir “keşke”si veya “iyi ki”si oluyor. Keşke dediğimiz sonuçlarda çoğunlukla kadercilik anlayışını seçerken; iyi ki dediğimiz sonuçlarda az önce söylediğim ego tatmini yolunu benimsiyoruz. Yaptığımız seçimin istediğimiz sonucu sağlaması halinde  zafer kazandığımızı düşünsek de, diğer seçeneği seçmiş olsak, yaşamın ne getireceği konusunda düşünmüyoruz. Keşkeyle sonuçlanan seçimlerde, diğer seçeneği seçseydik, istediğimiz sonuca ulaşmış olabileceğimizi düşlerken; iyi ki ile sonuçlanan seçimlerde, arka planla ilgilenmiyoruz dahi.  “Hangi tuvalet kağıdını alırsam, kalite açısından tatmin olurum?” gibisinden bir seçim değil bahsettiğim. Yaşamı hatrı sayılır sürece etkileyecek, çoğunlukla duyguya hitap eden olaylar.

Maddi anlamda sizi mutlu edecek bir iş görüşmesine gidip seçildiğiniz zaman, belki haklı olarak, zafer duygusu tüm bünyeyi sarıyor. Devamında da, bu işe girmemiş olma ihtimalinizi düşünerek “Aman, iyi ki oldu.” diyorsunuz, geleceğin ne getireceğini ve seçilmeme ihtimalinizde hayatınızın akışının nasıl olacağını tahayyül edemeden. Elbette bunu bilmek mümkün değil ve belki bu konuda kafa yormak gereksiz olabilir; ancak iyi ki dediğiniz bir seçimin aksini yapsaydınız, oluşabilecek anlık keşke’nin uzun vadede daha büyük bir iyi ki’ye vesile olma ihtimali çok da az değil. En azından benim algımda. Belki çokça polyannacılık, belki gereksiz umut doluluk; ama öyle.


Sonuç olarak, kendi adıma, iyi ki denilen seçimlerin yaratacağı zaferin, ebedi olma ihtimalini düşleyerek –ki mümkün değil- tatmin olmak yerine; keşke denilen seçimlerin sonucunda yaratılabilecek iyi ki’lerin peşinden koşmak çok daha değerli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder