fiko

Haftanın Konusu

Yeni konumuz "Hayır, hayır, hayır... Kime söylüyorum ki şarkıyı?'. Bu kez her şey çok basit: ya evet diyeceksiniz, ya hayır...

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Yollar ve Engeller


“İçinde ‘yol’ geçen şarkı, türkü söyleyin” desem, ayaküstü onlarca örnek verirsiniz eminim. Şarkılar türküler gökten zembille inmediği için (zembil: hasırdan örülmüş saplı torba), yolun ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz bu açıdan. Bulutsuzluk Özlemi’nin “yolda güneş yükseliyordu güneye giderken” (gerçi başta Bulutsuzluk Özlemi “yol” yerine “sol” demiş, ancak onay alamamış, ama sol da olsa bir yoldur mevzubahis bu şarkıda) ve “yine düştük yollara, yine aştık dağları” gibi… Karadeniz türkülerinin bazıları ise bir nevi yol tarifi işlevi görür; “Ha buradan aşağı ben inemem inemem”, “Çayeli’nden öteye gidelim yali yali”, “Gemiler Giresun’e”, “Hayde gidelum, dağa Karayemiş’e”…

Bir umut olarak “haydi düşelim yollara” olayı da var tabii. “Ekmeğin üstünü dikenler sardı, durmak olmaz gayrı düşek yollara” hali yani…

Yollar hem kahve fallarında söylenen, bu söyleyişte hiçbir anlam ifade etmeyen bir metafordur belki. Çünkü mutlaka yol vardır. İlla ki yol vardır. “İki yol var demiştin hangisini seçeyim” gibi ikilemlerde kalmışızdır hatta bazen, “birdenbire boşalan yolların ortasında kaldığımız” da olmuştur.

Siyasi marşlara da konu edilmiştir yol haliyle. “Yolumuz devrim yolu gelin kardaşlar gelin” şeklinde devrimciler yola koyulmaya davet edilmiştir. Hatta oluşumlarda direkt “yol” adı kullanıldığı da olmuştur, Dev-Yol gibi. Buna karşılık Kenan Çarboğa, şiirinde “Bu avaz küfre, küffara / Hak yol İslam, tek yol İslam / İlandır şirke, inkara / Hak yol İslam, tek yol İslam” demiştir.

İlişkilerde de kullanılmıştır yol, ayrılık için “yollarımız burada ayrılıyor”; aşkı bir türlü bulamıyorsak “yollarda bulurum seni” denilmiştir.

Herhangi bir amaçla yola çıkarken tabii, her şeyin kusursuz olması istenir. En önemli engellerden biri doğadır herhalde. Barış Manço bundan muzdarip olmuştur ki (word “muzdarip” kelimesinin altını kırmızıyla çizmiş, muzdarip lan işte, hiç mi duymadın [şimdi de “lan” kelimesini yeşille çizdi, “argo veya kaba sözcük” diyor; “word akıllı olsun akıllı”]), “dağlar dağlar, kurban olam yol ver geçem” demiştir…

Farkındaysanız yol hep kullanılmış; ama Barış Manço’nun ettiği gibi, doğaya da bir sitem var. Yani engel hep doğa olmuş yol önünde. Kayahan Abimiz de, “yollar benim umudumdur yoları kapatmayın, yağmayın yollarıma, durun kar taneleri” demiş zaten (ve her zamanki gibi Nilüfer seslendirmiş). Neşet Ertaş üzüntüsünü, “karlı dağlar geçit vermez olunca, varılmaz o yare, yollar bağlanır” şeklinde dile getirmiş.

Soğuk hava koşulları sadece sevilen kişiyi görmeye engel oluşturmamış, gözü dönmüş Hitler Amcamız, bu vesileyle özellikle Stalingrad’da ağır bir mağlubiyete uğrayarak Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesine sebep olmuş (demek ki “üstün ırk” bir yere kadar üstün özelliklere sahipmiş, soğuk geçiriyormuş yani).

Sadece doğa olaylarından ibaret mi peki engeller? 1990’lı yıllardan örnekler verelim…
Gazeteci Çetin Emeç 1990’da şoförü ile birlikte Suadiye’de evinden çıktığı sırada şoförü (Sinan Ercan) ile birlikte öldürüldü. Yola çıkamadı.

1993’te bir pazar sabahı Ankara kar altındayken; yine arabada, yani yolda, C-4 gibi kaliteli bir bomba da Uğur Mumcu’yu bizden aldı. Yola çıkamadı.

Yola çıkmak üzere arabayı hazırlamak ve çocukları için ısıtmak üzere yola koyulan, ama arabasının üstüne silecek ile kaput arasına konulmuş poşete sarılı paketin patlaması üzerine (varsa) cennet için yola koyulan bir Ahmet Taner Kışlalı örneği vardı 1999’da. Yola çıkamadı.

O dönem siyasi yazılar yazan gazetecilerin yola çıkması engellendi; şimdi her şey siyasileştiği için, insanlar yola çıkamaz hale geldi. Artık şampiyonluk yolunda dahi ilerlenemiyor.

Ayrıca, “pardon” demek bedava olduğu için devlet, kendisine kabahat bulmaksızın “olur böyle vakalar” düsturundan hareketle hayat karartmayı da iyi beceriyor. Sonra da “Pardon” filmindeki gibi, gardiyanın (Parkan Özturan) İbrahim’e (Ferhan Şensoy) sorduğu “siz Dev-Yol musunuz?” sorusunun cevabı da olağan oluyor: “Hayır, biz bok yoluna gittik”.

Bok: argo veya kaba sözcük.