Ön Not: Yazı, 1 Kasım 2015 seçiminden önce kaleme alınmış olup, halk henüz "istikrar" dememiştir (Bora Fiko CB şahit)...
Hayatında hiçbir şeyden şikayet etmeyip “daha ne olsun ulan 10 numara yaşıyoruz işte” diyen var mı?
Hayatında hiçbir şeyden şikayet etmeyip “daha ne olsun ulan 10 numara yaşıyoruz işte” diyen var mı?
Toplu
taşıma araçlarında yüzüne baktığımızda gülümseyen var mı peki? Başlarını öne
eğip telefona gülümseyenlerden bahsetmiyorum. Onlar “caps maps” görmüşlerdir
veya sevdikleri hoşlarına gidecek bir ileti göndermiştir. O ileti 2 dakika; “caps”
12 dakika mutluluk verir.
Beşiktaş’ta
“Aylak” dönüşü sucuk-ekmekçi arkadaşın, “biberin acı mı hocam” sorusunu “hayat
kadar değil abi” şeklinde yanıtlayışı gibi mi düşünüyor çoğu insan?
Kaçımızın
yaşadığı şehrin, ülkenin ve gezegenin daha iyiye gittiğine veya gideceğine
ilişkin düşüncesi, inancı veya umudu var? Şarkılarda türkülerde dile getirilen
umut dolu sözleri veya “gaz verici” konuşma ve düşünceleri saymıyorum.
Çoğumuzun
derdi, kimse tarafından anlaşılamamak, çabası oranında takdir edilmemek,
emeğinin karşılığını maddi ve/veya manevi alamamak değil mi?
Örneğin,
müdavimi olduğumuz lokantalarda yemekler artık eskisinden daha mı kötü? “Orası
çok iyiydi ama bozdu” denilen mekanlar mı daha fazla; yoksa “başta çok kötüydü,
ama bayağı düzeltti” denilenler mi?
Vakti
zamanında teleteksinden istifade ettiğimiz, saatleri ayarlamak için
başvurduğumuz, diksiyon, düzgün konuşma timsali güvenilir liman TRT devletin kanalı
olmaya devam ediyor mu, yoksa bizim paramızla bize artistlik mi yapıyor?
Giderek
insanlarla daha mı kaynaşıyoruz; yoksa insanlardan uzaklaşıp yalnızlaşıyor muyuz?
Okuduğumuz
gazetede haber kalitesi ne durumda? Haber, başlığı ve içeriği ile bölünmez bir
bütün mü; yoksa haberin başlığı ayrı, içeriği ayrı mı?
Bizlere
kaliteli hizmet sunabilmek için kayıt altına alınan görüşmelerde muhatap
olduğumuz şahıslarla kaliteli görüşmeler gerçekleştirebiliyor muyuz?
Hakim/savcı/avukat,
öğretmen/öğrenci, aşçı/garson, taksici/dolmuşçu, işçi/işveren profilleri daha
mı iyi artık; yoksa kötüye gidiş mi var? Seçenler nasıl yani özetle?
Bu
soruların cevaplarına göre “her şey” kötüye gidiyorsa; seçimler ve sonuçları
niye iyiye gitsin ki?
Toplumu
oluşturan bireylerde, bireylerin oluşturduğu sistemde kötüye gidiş varsa,
bireylerin seçtikleri kişilerde neden iyiye gidiş olsun anlayamadım.
Siyasiler
nasıl? Çıkarcı, güvenilmez, seçilmek için başvurmadığı yalan dolan, etmediği
iftira kalmayan insanlardan mı oluşuyor çoğu? Oy için atmadığı takla kalmayan
insanlar mı onlar?
Seçenlerle
seçilenler iki farklı kutup mu, o da ayrı soru. Yani seçilenler veya seçilmek
isteyenler de aslında seçenlere dahil değil mi? Bu iki grup kalın çizgilerle
ayrılıyor mu birbirlerinden?
Peki
bu seçilenlerin “kötü” değerlendirdiğimiz özellikleri, seçimle ayıklanıyor mu
veya şahıslar, seçildikten sonra o özelliklerinden arınıyor mu? Yani fındık
patozundan geçiyormuş gibi çotanaklarından ayrılıp “çec fındık” halini mi
alıyor?
Hepsi
çec fındık halini alıyorsa neden böyle şiirler yazmış, şarkılar söylemiş,
romanlar yazmış üstatlar? Kafayı mı yedi lan bu insanlar? Hadi onlar kafayı
yedi, niye benimsiyoruz bu eserleri? Absürt/saçma olduklarından mı; gerçek
olduklarından mı?
Seçimler
bir çare mi kötüye gidişleri önlemek/durdurmak/azaltmak için? Teoride evet.
Ancak seçilmeden başa gelmesine rağmen dünyayı güzelleştirenler olduğu kadar,
seçimle gelip dünyanın .mına koyanlar da var mı? Yoksa bunlar “milli irade”
düşmanı teröristlerin uydurması mı?
-
. - . - . - . - . - . - . - . - . - . - . - . - . - . - . - . - . -
“Siyasetten
anlamak” deyişi var, siyaseti “iyi bilmek” yani. Bu tabir herhalde, “gerçek
anlamda” yavşaklıkla eşdeğer. “Adam tam bir siyasetçi”, “herif iyi siyasetçi”
dediğimizde, toplumdaki bireylerin çoğunun kafasında “g.tün önde gideni” bir
insan canlanıyor. Seçimleri varın siz düşünün. “İyi” kavramının ne hale
geldiğini de…
Mesela
günümüzde iyi avukat; “iş bitiren”, “indiren kaldıran”, hakimlerle savcılarla
“diyaloğu” iyi olan, bir işi kesin çözen veya çözeceğini söyleyen/söyleyebilenlere
deniyor. Bu anlayışla iyi siyasetçi de herhalde; ağzı laf yapan, rüzgar, aslen
g.toğlanı kimse. Peki seçimler? Müşterilerine yüz farklı pizza çeşidi sunmakla
birlikte bünyesinde et/balık/tavuk bulunmayan İtalyan restoranı gibi. Sadece
pizza yiyorsun. Ha merak etme, pizzanın en kralını yiyorsun. Ancak hiçbir halta
yaramıyor, pizza nihayetinde.
Seçimler
de, bakkala gitmeye üşenenleri, “hem oy da kullanırım” düşüncesi ile harekete
geçiren eylem oluyor bu durumda.
Bununla
birlikte seçim, seçileceğine kesin gözle bakılanlar için demokrasi şölenidir. Toplum
içinse siyasetçiler; sözleri ciddiye alınmayan, bir dediği bir dediğini
tutmayan, güvenilmeyen ve önemsenmeyen insanlar... Şu görüldüğü zaman kanal
değiştirilenlerden…
Bu
düzende kazanan kim peki? Sadece “oy fazlası ile” seçilen parti. Yoksa
“haklılık”, seçimlerle açıklanacak kadar basit bir husus değil.
Seçilenler,
seçenler ve dünya hep çec olsa, dediğiniz doğru.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder