Coğrafya deyince
aklınıza gelen ilk şey ne? Benim aklıma ders geliyor. Ortaokul ve lise
zamanlarındaki coğrafya dersi. Tarih deyince ders. Matematik deyince ders.
Fizik deyince ders. Bize ders diye öğretildi. Bu kavramların bu şekilde aklıma
geliyor olması bile, bu derslerin hakkıyla verilmediğini gösteriyor açıkçası.
Dersleri veren öğretmenleri ya da hocaları suçlamıyorum asla. Onlara da öyle
öğretilmedi çünkü. Sistem bu.
Bu sistemde hukuk
sadece bir fakülte. Tıp da öyle aynen. Halbuki bilim bunların tamamı. Ama öyle
kodlanmadık maalesef. Hukukçu olmak bir meslek. Hekim olmak keza. Meslek ne peki?
Para kazanmak için gerekli olan bir yol sadece. Sen para kazan ki, sonra bu parayı harca. Sonra ben kazanayım. Sistem bu.
Eğitim sistemi,
ülkedeki en önemli problem bana göre. Bahsettiğim şey, insanların 3 saatlik sınav
ile hayatlarının şekillenmesi falan değil kesinlikle. Bu ne ki? Bu değil
problem. Sınava giren herkes soruların tamamını doğru yapsa bile en büyük
problem eğitim sistemi. Tarih sorularının tamamını yapınca tarihini biliyor
musun ki? Bulunduğu coğrafyayı biliyor mu ÖSS birincileri? Bu konular üzerine
düşünüyor mu? Hayır. Ben de düşünmüyorum, bakmayın böyle üst perdeden
konuştuğuma. Düşünme diyor sistem. Soruyu çöz, geç diyor. Sorunları çözmeye
çalışma, çözemezsin diyor. Çözmek istemeye çalışsan, bu kez de tatava yapma
diyor. Felsefe yapma bana diyor. Zaten felsefe yapmayı da öğretmedi ki yapayım.
Felsefe bile ders baktığın zaman. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi diye de bir ders
vardı yaa bu arada. Şimdi aklıma geldi. Bu derste ahlaka dair ne öğretildi?
Bırak ahlakı, dine dair de bir şey öğretilmedi. Öyle bir eleştiri de var ya
hani gayrimüslim ya da özgürlükçü seküler kesimde, bu dersler kalksın falan
diye. Bence asıl tepkiyi Müslümanların koyması lazım yozlaşmaya neden oluyor
diye. Ama onlarda da tefekkür yok ki. İhlas Suresi’ne Sübhaneke diyen insanlar
diye basit dincilik yapmayacağım. Ama İhlas’ın ne olduğu konusunda zerre kadar
tefekkür etmeyip ulema geçinen insan yığını ile her gün yüz yüzeyiz. İmanın
şartlarını sayınca mümin, İslam’ın şartlarını sayınca Müslüman olunmadığı
bilmedikleri gibi; salt bu eylemleri yerine getirince de bu sıfatların
kazanılmadığından haberleri yok. Günlük yaşamında hak ye, dedikodu yap, vergi
kaçır, nefsin zaten seni almış götürmüş; sonra ben bi’ abdest tazeleyeyim,
vakit yaklaştı mı gibi ifadelerle pozculuk yap. Cheese de muhterem! Mobeseler,
selfieler yokken Kiramen Katibin vardı. Neyse, ders diyordum. Felsefe diyordum.
5-10 soru çıkıyordu altı üstü Felsefe’den. Paragraf sorusu o da. Paragrafa göre
çöz diyor. Bildiklerini unut diyor. Benim sana verdiklerime göre çözeceksin
diyor. Yanlış verdiysem bile o yanlışlara göre değerlendir diyor. Doğruyu
yanlışı ayırt etmenin zamanı değil şimdi diyor. Benim doğrularım var diyor.
Sorduğum soruya cevap ver, konuşma diyor. Değerlendireceğin şeyler de benim
sunduğum cevaplar arasından olacak diyor. Sen de soruyu çözüyorsun. Doğru
çıkarsa seviniyorsun falan. Bildiğini zannediyorsun. Halbuki bildiğini
zannettiğin şeylerin ne olduğunu bile bilmeden, kendi amacı hariç hiçbir amaca
hizmet etmeyen, hiçbir gerçekçi sorunu çözmeye yaramayan bir soruyu çözüyorsun,
o kadar. O zaten onu istiyor. Suni soruları çözmeye çalış. Nasıl olsa çözsen de bir şey olmayacak. Olacak olan şey sadece, sen bu sorularla uğraştıkça, gerçek sorunlardan uzak kalacak olman. Gerçek sorunlar kalsın. Kalsın ki o hüküm sürsün. Sistem bu.
Şimdi biraz da antitez
ş’apacağım.
Yukarıda bahsi geçen
derslerden birinde, bir şey öğrenmiştim. Kendi kendime öğrendiğimi zannettiğim bir
şey işte. Ya da öyle kodlanan bir şey işte, anlayın. Düşünürlerin büyük çoğunluğunun
Antik Yunan’dan çıkması ile ilgili olarak, Antik Yunan’da geçim sıkıntısı
olmaması nedeniyle insanların bu yola doğru yöneldikleri söylenmişti. Geçim
derdi ya da para derdi olmayan insanın düşünmeye yönelmesi, çözüm üretmeye
yönelmesi gibi bir sonuç ortaya çıkıyordu yani. Para derdi olan insan düşünmüyor
mu? Düşünüyor tabii ama para kazanmayı, geçinmeyi daha çok düşünüyor falan
işte. O zaman geçim derdini ortadan kaldırırsak düşünceler, başka bir yola
doğru yönlenir denebilir. Aslında var ya, parayı kaldıracaksın, gör neler olur
da, paragrafa göre çözeceğiz. Sistem bu.
Yukarıda bahsettiğim
şeyleri birbirine bağlıyorum ufaktan. Bir önceki paragrafta belirttiğim şeyler,
günümüz jargonunda daha farklı şekillerde ifade ediliyor. Gelişmekte olan ülke
diye bir kavram var mesela. Paragrafa göre belki bilemiyorum ama var. Neyi
ifade ediyor bu kavram? Gelişmekte olan ülkeler; gelişmiş ülkelere göre daha
düşük bir yaşam standardı, tam olarak gelişmemiş bir sanayi alt yapısı ve
görece daha düşük insani gelişim endeksinin mevcut olduğu ülkeleri ifade
ediyor. Söz konusu endeks ise; Dünya'daki ülkeler için yaşam uzunluğu, okur-yazar
oranı, eğitim ve yaşam düzeyi doğrultusunda hazırlanan bir ölçümü ifade ediyor.
İnsanların yaşam standartları, çocukların yetiştirilmesi, uzun ve sağlıklı
yaşam, okur-yazar oranları, kişi başına düşen milli gelir, alım gücü, üretim
gücü ve altyapı imkanları vs. gibi kıstaslara göre bu endeks belirleniyor. Bu
açıdan bakıldığında, insanların bazı şeyler üzerine düşünmeleri, tefekkür
etmeleri, felsefe yapmaları için; kişisel ve çevresel faktörler anlamında
belirli bir seviyeyi aşmış olmaları gerekiyor. Çok basit ifadelerle, temel
haklar sağlanmadan mesela, temel özgürlüklerin var olabilmesi mümkün değil. Yaşama
hakkı henüz tam sağlanamayan toplumlarda, düşünce özgürlüğünün olmaması gayet
doğal mesela. Kendi kendime güldüm bu arada ama hakikaten bayılıyorum şu düz
mantık olayına. Aç karna çay içilmez yani. İçsen de bir yere kadar içersin. Esas tadı alamazsın. Alsan da uzun sürmez. Doyman lazım önce. Tamam daha fazla basit ifade kullanmayacağım. Anlatmaya çalıştığım
şeyi anladınız.
O kadar ülke dedik,
eğitim sistemi dedik; malum seçim de yaklaşıyor, kahve
köşelerinde, kantinlerde, whatsapp gruplarında konuşuluyor artık iyiden iyiye.
Kim ne kadar oy alır, yiyor ama çalışıyor, HDP barajı geçer mi, hem yiyor hem
çalışmıyor, onlar-biz ve bu ayrımların türevleri, uzar gider bu muhabbet… Siyasete de bi’ değdirelim diyorum, ne dersiniz...
Hazır konu da yolken, siyaset de demişken; konu ile bağlantılı olarak duble yol ile bitireyim. İleride, duble yolların olmadığı
ülkelerden filozof çıkmaz diye sonuçlar çıkacak. Hakikaten inanıyorum buna. Bu işler sırayla olur. Gelişmekteyiz. Paragrafa göre yani. Bana kalırsa parayı kaldır, hatta hiç yol da olmasın. Yol
problemi de olmaz hem. Kimse yolunu bulma derdine de girmez. ÖSS de olmaz.
Gidiş yoluna puan verecek misiniz hocam sorusu bile kalkar ortadan.
Böyle bitirmeyecektim
yaa ben yazıyı. Ama bitirdim... Bitirdim... Bitirdim...
Dire Straits’in hemen hemen her gün dinlediğim bir parçası var. Parçanın adı Telegraph Road. Bu parça hayatımı üzerine kurduğum parçalardan biri. Bu arada hakikaten hayatıma yön veren, bende esas teşkil eden birçok şeyi; türkülerden, şiirlerden, şarkılardan, romanlardan, hikayelerden falan aldım. Neyse, bu parça da onlardan biri işte. Diyor ki Mark Knopfler kısaca... Bi’ adam eski bir yoldan geldi. Issızlığın ortasında bir yere yerleşti. Hayatını oraya yerleştirdi. Kimse yoktu. Sonra kiliseler geldi oraya, okullar geldi, kanunkoyucular geldi, kurallar geldi, fabrikalar geldi, savaş geldi, nefret geldi, umarsızlık geldi, ölüm geldi. Ulan kimse yoktu lan diyor. Allah belanızı versin lan diyor. Yolun anasını siktiniz ulan amını yolunu siktiklerim diyor.
Dire Straits’in hemen hemen her gün dinlediğim bir parçası var. Parçanın adı Telegraph Road. Bu parça hayatımı üzerine kurduğum parçalardan biri. Bu arada hakikaten hayatıma yön veren, bende esas teşkil eden birçok şeyi; türkülerden, şiirlerden, şarkılardan, romanlardan, hikayelerden falan aldım. Neyse, bu parça da onlardan biri işte. Diyor ki Mark Knopfler kısaca... Bi’ adam eski bir yoldan geldi. Issızlığın ortasında bir yere yerleşti. Hayatını oraya yerleştirdi. Kimse yoktu. Sonra kiliseler geldi oraya, okullar geldi, kanunkoyucular geldi, kurallar geldi, fabrikalar geldi, savaş geldi, nefret geldi, umarsızlık geldi, ölüm geldi. Ulan kimse yoktu lan diyor. Allah belanızı versin lan diyor. Yolun anasını siktiniz ulan amını yolunu siktiklerim diyor.
Küfür için kusura
bakmayın. Ya da bakın fark etmez. Türk Dili ve Edebiyatı dersinde size böyle ünlemler veya böyle deyimler öğretmemiş olabilirler. Bana da öğretmediler. Ama gerçekte var böyle şeyler. Zaten hiçbir zaman
gerçeği öğretmediler.
Not:
Şarkıyla ilgili yorumlar, şarkının orijinal ve Türkçe sözleri için: https://eksisozluk.com/telegraph-road--118345
Şarkı için: aşağısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder